Barikat – Güneşin Çocukları

Eklenme Tarihi: 12.12.2024

Uzun uzun yolları arşınladım; dağ tepe aştım geldim sana Turkish rap-hiphopla, Barikat’la

Bu ne biçim dünya böyle; kurtlar sofrasında ters gidiyor her şey..

Burada yaşamak aynen kabus gibi valla; yalla!

Canı cehenneme; olmaz olsun böyle dünya

Nerede solucana bile saygı gösteren Tibet nerede?

Tibet’e özgürlük! Kızları sünnet eden Somali’ni al da başına da çal, çal!

ikiyüzlü adi dünya!

Balet değil bu, lanet; lanet dünya bu

Uzaklara hiç bakma; cehennem burada; tam da burada bak!

Al işte gör; mal’a kabus gibi tokat: süt banyosunda tabak kıran kırıklar; açlıktan düşenleri bekler kefensiz mezarlar; ikisi de aynı anda, aynı topraklarda

Görünen o köy bu kılavuz istemez, hiç gerekmez

Karanlığa alkış tutan şakşakçı zübükler

Savaştan pirim yapan tüm dümbükler

Takmaz, bakmaz, aldırmazlar hiç ölüp giden gençlere

Nerede Barikat; Barikat nerede?

Yükselsin Barikat!

Yalanlar yıkılsın; yakılsın, af yok!

Ezilsin sinsi yılanın başı!

Deccal denilen; ama deccal bir değil; kurtlar sofrasında hepsi deccal! Duyduğun çığlıklardan kaçamazsın hiçbir zaman; çığlıklar çocukların; çocuklar hep kurban! Yeter artık yeter; durun!

Ölümü dondurun; uzak dursun Güneş Ülkesi’nden

Şimdi geriye dönün; geriye!

içi dışı bir olanlar gelin artık Güneş Ülkesi’ne

Ama yok, yok, yok; düşün yakamdan düşün

Açlıktan nefesi kokarken kendi; doğurup cami avlusuna bırakan, sokaklara salanlar

Ortaçağa özlem duyup geriden takılanlar

Dağdan gelip bağdakini kovanlar

Yeşil, yeşil Bursa’mı barbarlar gibi yaşanmaz kılanlar; yakıp yıkanlar

Dağılın lan hadi!

Jonturk, Şeytan Rıdvan gibi ‘tak, tak’ diye ‘tak’ atacak golleri yine

Sıkı durun hadi madi! cehenneme hoş geldin; sefa verdin bana; beni deli etme!

Burası cehennem! Burada melekler bile gırtlağından asılır; mevleviler gibi aynen ‘fır fır’ dönerler; liboşlar ki başımızdan kırk yılda gitmezler!

Habere bak habere: ‘Ay abla, kuşum nerede!’

O buna asılmış; bu onunla yatmış; Nadide’nin göğüsleri salyaları akıtmış!

Bu ne biçim ana haber bülteni böyle?

Ülkemden haber yok!

Taşar, aşar uçkur hep yakar, ekrandan boğar;

Böyle giderse, bu çocuk ortaya doğar; kin ve nefret kokar!

Mazlumlar hep mazlum; katiller hep katil; çiller hep kişner!

Kamyondan Önce, Kamyondan Sonra; hepsi kuyruklu yalan; her şey yine aynı!

Karşılıksız aşkın, çoluk çocuk, kolu komşunun sapık cellatları; aramızda yaşarken aniden yaşamlara son verirler trafik canavarları!

cehennem aynen burada; umut bir anda biter.

YÖK pişkin; suskun, çok sağımlık inek ister:

Onların arkasına takılanlar hep bir ağızdan ‘mööö!’ derler! Hani nerede 60’lar; şimdi kendini satmışlar

Çeşit çeşit insanlar; hepsi toplama!

Biber gazı yemiş gibi suratlar asık burada!

Yüzüne gülüp de arkandan atan burada.

Bindikleri dalı keser; tümü asalak, hırsız, ayrımcı kara kedi; Hepsi burada!

Güzelim yurdu yakıp yıkıp da çöplüğe çevirenler!

Burası zübük tarlası; cehenemin ortası!

Cehenneme hoş geldin!

Gel vatandaş gel; hepsi burada gel!

Taş devri de burada; millennim da burada; yazı-kışı, dağı-taşı-ovası da burada; mazlumu da burada, zalimide burada!

Burası cehennem; buradan çıkış yok!

Yok, oysa burada, tam da burada bir dünya daha var!

Güneş Ülkesi bu; cennetten bir parça!

Bizim dünyamız bu; gökkuşağı yakın; ama size çok uzak!

Güneşin Çocukları kayıp, yitik!

Yok sayılan bir gençlik; yıl 2001

Onlar bir radikaldi; Zekeriya’yı takmazlar; tanımazlar! Yeraltında yaşarlar.

YÖK, çok iyi bilir; onlar güneşe hasret!

Bir fısıltı bu; kulaktan kulağa yayılır altın anahtar!

Anahtar da bende, tamda yüreğimde!

Bin yıllık kutsal söz: ‘bin defa mazlum olsan bir defa zalim olma!’

Bu, işte bu; bizim dünyamız bu!

Beynine iyi sok; bu dünya rüya değil!